.JPG)
EHDAV Yönetim Kurulu Başkanı Ali Yeral, İmam Hüseyin (A.S.) İlim Kültür Eğitim ve Yardımlaşma Derneği’nin açılışında bir konuşma yaptı. Yeral konuşmasında, “Sayın Protokol, yurt içinden ve yurt dışından ve aramıza teşrif etmiş Ehl-i Beyt mektebinin çok değerli âlimleri, Sn. E. Beyt dostları ve muhterem basın mensupları, hepinize en samimi selam ve saygılarımı sunuyorum. Seyyid-i Kevneyn, Rasül-i Sekaleyn ve Cedd-i Hasaneyn Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a) ile Onun torunu, 12 İmamın 6. sı E. Beyt mektebinin kurucusu, ilim ve irfan babası, Hocalar Hocası, İmamlar İmamı Cafer-i Sadık (a.s)’ın tüm dünyayı nura boğan mübârek teşrifleri dolayısıyla başta E. Beyt dünyası olmak üzere, bütün İslam ümmetine tebriklerimi arz ediyorum. İşte böyle manidar bir münâsebetle bizi bir araya getiren, çok değerli Ehl-i Beyt ve ilim âşığı Sayın Doğan ÇİMENLİ kardeşime de teşekkürlerimi sunuyorum. Çok uzun, meşakkatli ve özverili çalışmalar neticesinde açılan bu büyük İmam Hüseyin (a.s) İlim, Kültür, Eğitim ve Yardımlaşma Derneğinin, başta Alevi toplumumuza olmak üzere, tüm Türkiye’mize hayır, iyilik, bereket ile E. Beyt mektebimizin tanıtılmasında, büyük mesafeler kat edilmesine vesile olmasını Yüce Mevlamdan niyaz ediyorum. Muhterem davetliler, hepinizin bildiği gibi, Emirulmuminin İmam-ı Ali (a.s) Efendimiz buyuruyor ki: “Semavi kitapların bütün sırrı Kuran’da, Kuran’ın sırrı Fatihada, Fatihanın sırrı Besmelede, Besmelenin sırrı Bâ harfinde, Bânın sırrı da altındaki noktadadır. İşte o nokta da benim! İlmin tamamı bir noktadır, fakat cahiller onu çoğalttı.” Hz. Emirulmuminin gerek bunun gibi rivayetlerde, gerekse de Peygamber Efendimiz (s.a.a) bir çok H. Şerifte, bu ümmete ilmin aslını, ana kaynağını defalarca beyan buyurmuştur: “Ben ilim ve hikmet şehriyim, Ali de onun kapısıdır. Sizin en büyük âliminiz Ali’dir. Aranızdaki sorunları en iyi çözen Ali’dir” gibi sayısız rivayetlerde; dine, ilme, ebedi kurtuluşa, Allah’la Cennet-i Firdevse kavuşmanın yegane yolunun, Hz. Ali ile E. Beytine sıkıca tutunmaktan geçtiğini defalarca buyurmuştur: “Şüphesiz ki, ben aranızda paha biçilmez, iki büyük ve ağır emanet bırakıyorum: Biri Allah’ın kitabı Kuran-ı Kerim, diğeri de soyum, E. Beytimdir. Bunların ikisine sımsıkı bir şekilde tutunduğunuz müddetçe benden sonra, asla sapıtmazsınız. Ve bunların ikisi Kevser havuzu başında bana kavuşana dek birbirinden asla ayrılmazlar. Yarın bunların ikisinden sizi sorguya çekeceğim, bakalım benden sonra onlarla nasıl muamelede bulunacaksınız?” Yine başka bir H. Şerifinde: “E. Beytimin sizdeki konumu, Nuh’un gemisi gibidir. Gemiye binen kurtulur, binmeyense helâk olur, boğulur” buyurmaktadır. Yani muhtelif fikir, mezhep ve ideoloji tufanında boğulmamanın yegane garantisi, E. Beyt (a.s)’ın kurtuluş gemisine tereddütsüz binmektir. Onların dostuna dost, düşmanına düşman olmak ve onların helaline helal, haramına haram demektir. Kıymetli E. Beyt âşıkları, E. Beyt-i tahâretin kutsal mesajları uygulanan çok sinsi bir yöntemle, tarih boyunca bu milletten uzak ve yabancı tutulmaya çalışıldı. Ne kadar tuhaftır ki, Yüce Allah’ın K. Kerimin Ahzap Suresinin 33. âyetinde, mutahhar ve masum kıldığı Peygamber (s.a.a)’in E. Beyt-i Kirâmı dışlanırken, çarpık Emevi – Abbasi zihniyeti akıl almaz bir şekilde benimsendi. Bir sürü ekol, mezhep, tarikat ve meşrep kabul ve revaç görürken, E. Beyt yolu olan Alevi – Caferi mezhebi ne hikmetse yanlış, bidat ve sakıncalı bir mezhep ilan edildi. Diyanet İşleri Başkanlığı Hıristiyan ve Yahudi azınlıklarıyla bile bir kaç defa istişâre ve nezâket toplantıları yapma ihtiyacı hissederken, Türkiye nüfusunun 1/3 ini oluşturan büyük Alevi camiası ya görmezden gelindi, ya da maalesef yok sayıldı. İşte ta Emevilerden başlayan ve asırlar boyu süren bu çirkin ambargo, her ne hikmetse düne kadar büyük bir titizlilikle uygulanıp devam ettirildi. Ama Yüce Mevlama sonsuz hamd-u senâlar olsun ki, tarih boyunca E. Beyt taraftarları üzerine çöken bu kara kâbus, artık yavaş yavaş dağılmaya başladı. Aleviler olarak, şu ana kadar belli başlı büyük sorunlarımız halledilmese de, artık çok rahat bir şekilde kendimizi serbestçe ifade edebiliyor, dernek, vakıf ve federasyonlarımızı kurabiliyor, kütüphane, mescit ve cem evimizi açabiliyor, çeşitli etkinlik ve kutlamalarımızı da yapabiliyoruz. Tarihte ilk defa Alevilik, olumsuz ve kötü bir şekilden kurtulup az da olsa, olumlu bir şekilde resmen okul kitaplarına geçiyor"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder