19 Ekim 2012 Cuma

BELEDİYE SINIRLARI MI BELİRLENİYOR, ÜLKE SINIRLARI MI?



Şemsettin GÜNAY
19 Ekim 2012, 12:29
                BELEDİYE SINIRLARI MI BELİRLENİYOR, ÜLKE SINIRLARI MI?
                                                                                  ŞEMSETTİN GÜNAY


                Antakya’nın Defne ve Antakya olarak iki ilçeye bölünmek istenmesi karşısında yapılan tartışmaları izleyince, acaba dedim belediye sınırları değil de ülke sınırları mı bölünüyor.
                Ben farkında değilken birileri halkın bir kısmını ülke sınırları dışına mı atıyor?
                Yeni düzenleme belediye hizmetlerinin daha rantabl yürümesi açısından yapılan büyükşehir belediyesine iki ilçe daha katıyor.
                Tüm önceki ilçeler yerli yerinde dururken iki büyük ilçe olan Antakya ve İskenderun ikiye bölünerek Antakya ilçesinden Defne ilçesi, İskenderun ilçesinden de Arsuz ilçesi oluşturuluyor.
                Arsuz ilçesinin oluşumuna gördüğüm kadarıyla bir iki küçük itiraz dışında pek ses çıkmıyor. Sadece Arsuz ilçesine katılan bir kaç mahalleye itiraz yükselirken onlarında düzeltileceği sinyalleri alınıyor.
                Ancak asıl tartışma yeni kurulan Defne ilçesi üzerine yoğunlaşıyor. Defne ilçesinin bir etnik ayrımla oluşturulduğu, böyle bir ayırımın ötekileştirme ile sonuçlanacağı iddia ediliyor.
                İlçe belediyelerinin kısıtlanmış yetkilerine geçmeden önce Antakya’nın başka nasıl bölünebileceği  üzerinde biraz kafa yormak istiyorum.
                Antakya, ya kuzey ve güney olarak veya doğu ve batı olarak bölünebilirdi. Doğu ve batı olarak bölündüğünde büyük ihtimalle Asi nehri baz alınacaktı ki bu da dağ kıyısında yüzde yirmilik bir nüfus ile ova kıyısında yüzde seksenlik bir nüfusa karşılık verecekti.
                Ayrıca sit alanlarıyla ve eski Antakya evleriyle dolu küçük bir belediyeye bütün zorlukları yıkıp, yepyeni, büyük oranda planlı programlı kentleşme yapısıyla nisbeten daha kolay,  geniş kitleye de adaletsiz bir paylaşımla yeni belediyeyi takdim edecektik.
                Bu,  kuzey ve güney bölünmesinden çok daha adaletsiz bir yapı ortaya çıkardığı yetmiyormuş gibi nüfus açısından da eşitsiz bir konum yaratacaktı.
                Kuzey, güney bölünmesi görüntüde etnik bir paylaşım gibi görünebilir. Alevi camianın belediyesi ile Sünni camianın belediyesinin ayrıştırıldığı, adeta Antakya’nın iki büyük etnik yapı arasında kardeş payı yapıldığı söylenebilir.
                Antakya ilçesi  içerisinde yer alan Odabaşı, Güzelburç, Küçük, büyük Dalyan, Maşuklu, Ekinci, Serinyol vs. gibi yerleşim yerlerini hesaba kattığınızda bunun pek de öyle olmadığını rahatlıkla görebilirsiniz. Hatta bazı kesimlerin “niçin Serinyol’u ilçe yapmayıp bu yerleşim yerlerini oraya bağlamadığı” itirazlarını da yükselttiğini duyabilirsiniz
                Velev ki öyle olduğunu varsayarsanız dahi bunun ne zararı olabilir ki?
                Aksine etnik istismar, mezhep istismarı ortadan kalkacağından belki faydası bile görünebilir. Kalite ön plana çıkar, insanlar mezhebine bakarak değil hizmet kalitesine bakarak oy vermeye başlar. İstismarcılar kapı kapı gezerek “bak bize oy vermezsen Sünniler/Aleviler gelir” diye korkutmaktan vazgeçer ve kaliteler konuşmaya başlar.
                Samandağ belediyesi bunun en güzel örneklerinden biridir. Halk yolsuzluğu ayyuka çıkan en güçlü bir partiden desteğini çekerek bir tabela partisi konumunda olan ÖDP’yi belediyeye taşımış, hizmet kalitesini tercih etmiştir.
                İyi de olmuştur. Samandağı tarihinde göremediği hizmete ÖDP’li başkanla da kavuşmuştur.
                Bu halk kadirşinas bir halktır. İleride ilçe belediyelerinde başarısını gösterenler de büyükşehir belediye başkanlığıyla da ödüllendirilebilirler.
                Yani varsın Alevi bölgeyi bir Alevi başkan, Sünni bir bölgeyi de Sünni bir başkan yönetsin. Hatta aralarında kıyasıya bir hizmet yarışı başlasın. Bundan halk yarar görür. Rekabet her zaman kaliteyi beraber taşır.
                Büyükşehir belediyesine herkes beraber oy kullanacağına göre bakarsınız ilçelerde hizmetiyle öne çıkan başkanlar en güçlü büyükşehir belediye başkanlığına aday olur, mezhebiyle değil hizmetiyle kendini tanıtır.
                Bu konuyu daha çok tartışacağa benziyoruz. 18.10.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder