Bismillah
Suriye konusunda gelinen nokta malumunuz. Özetlersek; bir ülke kendi halkına rağmen emperyal ve hayalci emeller uğruna iç savaşa sürüklenmiş bulunuyor. Suriye halkını özgürleştirmek(!) sahte sloganıyla başlatılan süreç yapılan hesapların geri tepmesi ve tahmin edilenin aksine uzun sürmesi nedeniyle bazı çevreleri yenilgiyle yüz yüze getirmiş bulunuyor. Kimdir bu çevreler? ABD mi, İsrail mi yoksa AKP hükümetiyle müttefiki mürteci Arap rejimleri mi? Suriye ile ilgili mevcut durum kimin açısından vahamet arzediyor?
ABD’nin Suriye’de savaş başlatılmasını istemediğini Kasım ayındaki seçimlere bağlayan gözlemciler sanki yanılıyorlar. Çünkü ABD açısından savaş başlamış ve istenilen hedefe varılmıştır. Nedir bu hedef? İlk olarak Suriye’de bir iç savaş çıkarılması ve uzun yıllar sürdürülerek bu ülkenin bölgesel güç ve fonksiyonunun etkisiz hale hale getirilmesi ve İsrail’e daha rahat hareket etme fırsatı oluşturulmasıdır. Bu ilk aşama başarıyla uygulanmıştır. Suriye hem de komşularının, kukla Arap rejimlerinin aracılığıyla ne zamana kadar süreceği kestirilmeyen bir iç savaşa sürüklenmiş bulunuyor.
ABD, israil ve Batılı müttefiklerinin Suriye meselesiyle varmak istedikleri uzun süreli hedeflerden biri zaten dağınık durumda olan İslam ülkelerinin birbirlerinden uzaklaşmalarını ve hatta karşı karşıya gelmelerini sağlamaktır. Bunda ne kadar başarılı olunduğunu gizlemek mümkün mü? Bu yeni cepheleşmeye kimlerin sebep olduğunu söylemeye gerek var mıdır? Suriye’de azınlık hükümetini –sanki işbirliği yaptıkları Arap ülkelerinde çoğunluk hükümeti de varmış gibi- yıkmak sloganıyla etrafı velveleye veren ve arzuladıkları sözde demokratik(!) çoğunluk, yani Sünni hükümetini kuramayınca mezhep silahına sarıldıklarını görmüyor muyuz? Mezhepçilik fitnesini pratik kamplaşmalara çevirmek planı zaten ABD ve İsrail’in uzun yıllardır hayata geçirmeye çalıştıkları halde bir türlü başaramadıkları halde şimdi AKP hükümeti ve yandaşları tarafından kendilerine altın tepside sunulmuyor mu? ABD ve Batılı müttefikleri bu hedeflerine de yaklaşmış bulunuyorlar dersek çok mu kötümser bir tablo sunmuş oluruz? Sadece ülkemizde değil ABD’nin planlarına hizmet için yarışan öteki ülkelerde de son sırlarda Şia aleyhtarı propagandalar tavan yapmış bulunuyor! Sözde İslamcı(!) kiralık kalemler ABD ve İsrail’in beklentisinin ötesinde Şii-Sünni cepheleşmesine gönüllü olarak ortam hazırlayıp durmaktalar.
ABD ve Batının gayri meşru çocuğu İsrail’in bölgesel hedeflerinden ayrı biri gizlemekte beis görmeden açıkça deklare ettikleri BOP planıdır. Yani Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi, zaten paramparça olan Ortadoğu İslam ülkelerinin paraçalanması ve uğursuz sultalarını daha uzun süre bekçilik yapacak yeni kukla devletçiklerin kurulmasıdır. Peki bölgesel işbirlikçilerinin yardımıyla oluşturulan mevcut durum bu hedefe de yaklaştıklarının alarmını vermiyor mu?
Demek oluyor ki, başını ABD’nin çektiği vahşi ve müstekbir Batı Suriye meselesi bahanesiyle hedeflerinden bir bölümüne ulaşmış ve geri kalan bölümünün ise bölgesel müttefikleri tarafından zahmetsiz ve masrafsız bir şekilde gerçekleştirildiğini rahatlıkla izlemektedir. Bundan fazlası...
Suriye meselesinde tansiyonu yükseltmek için ABD ve öteki Batılı müstekbirleri sollayan AKP hükümeti ve mürteci Arap rejimleri için de aynı tahlilde bulunabilir miyiz? Dış siyasetini Ahmet Davutoğlu’nun belirlediği Erdoğan hükümeti de umut bağladığı ABD ve müttefikleri kadar planladığı hedeflerine ulaşabildi mi? Neydi hedefi? Sakın Suriye halknının özgürlüğü, demokratik bir Suriye, mazlumu savunmak vb sloganik palavralara kanılmasın. Öyle bir hedefleri olsaydı işe sıkı bir işbirliği içinde bulundukları Suudi Krallığı ve Katar Emirliğinden başlamaları gerekmez miydi? Bahane halk ayaklanması ise Bahreyn halkı daha önce ve topyekün kıyam etmişken onları niçin en azından sözle de olsa desteklemediniz? Demek ki hedef başka! Daha önce defalarca dile getirildiği üzere hedef enkazdan nemalanmak, yıkılacak Suriye hükümetinin enkazı üzerinde pastadan pay almak, ayrı bir ifadeyle Libya’da başkalarına kaptırılan ve bizimkilerle paylaşılmayan nüfuz ve sultayı 900 Km sınırımız bulunan Suriye’de kazanmaktı.
Hükümet bu bir türlü gerçekleşmeyen hedef doğrultusunda şimdiye kadar ağır bedeller ödedi. Sıfır problem planlanan komşularla, özellikle de bölgenin belirleyici ülkelerinden İran ve Irak’la arayı açtığı, tarihi, mezhebi farklılıkları olanca gücüyle kullandığı gibi ülke içinde de yandaş medyaya, kiralık kalemlere mezhebi ayrılıkları kullandırarak toplumsal ayrışma ve cepheleşmelere de ortam hazırladı. Suriye meselesi yatışsa bile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana ilk defa hükümet ve yandaş medya tarafından mezhep taasubunun bu hadde ulaştırılması kısa sürede giderilemiyecek toplumsal uçurumlar açmış bulunuyor.
Bunca maddi ve manevi yatırıma rağmen Suriye konusunda bir adım bile ilerleme kaydedemiyen ve uluslararası ve bölgesel arenada durmadan yalnızlaşan hükümet şimdi de sıcak çatışmaların eşiğine sürüklenmiş bulunuyor. Komşuda yakılan ateşin bahçemize düşmesi ihtimali devamlı beklenmekle birlikte bu ateşin söndürülmesine yardımcı olmak yerine uluslararası siyonizm ve müstekbirlerin hizmetindeki NATO ve öteki kuruluşlardan medet ummak daha hazin bir durumdur ve ülkeyi daha derin bir bataklığa sürükler.
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere ABD’nin başını çektiği Batı müstekbirliği Suriye meselesinde şimdiye kadar kısa süreli hedeflerine ulaşmışken bundan sonra başlatacağı teşebbüslerinde daha büyük hedeflerini nazara alacaktır. Zaten Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu vahim durum tam da onların beklediği bir durumdur. Türkiye’ye yardım yapmayı, sadece ve sadece nüfuzlarını daha çok artırmak ve henüz gerçekleşmeyen uğrusuz planlarına yarayacaksa düşünürler. Müstekbir Batı açısından sınırın her iki yanında da ölen ve öldürülen insanların hiç bir değeri yoktur. Hatta bu ölümler onların emperyalist hedeflerine yardım edecekse daha çok gerçekleşmelidir.
Meseleye Suriye halkı açısından baktığımızda da durum içler acısıdır. Kimse her iki taraftan da binlerce, onbinlerce insanın hayatını kaybettiği ve daha da kaybedeceği bu iç savaştan Suriye halkı lehine olumlu bir sonuç çıkacağını beklemesin. Dış güçlerin müdahalesiyle mevcut rejim yıkılsa bile yerine ikame edilecek yeni rejimin şimdikinden tek farkı iktidara geçeceklerin farklı kesimlerden gelecek olmalarıdır. Pek uzağa gitmeye gerek yok; ülkemizde iktidarın el değiştirmesiyle ne değşti ki Suriye’de de değişsin. Dün iktidarı elinde bulunduranlar adaleti, özgürlüğü kendi yandaşları için isterken bugünkü iktidar da aynısını yapmıyor mu? Dünkü iktidar da medya, ekonomik merkezler, üniversiteler ve yargıyı kendi yandaşlarına teslim etmişti, bugünkü iktidar da aynısını fazlasıyla yapmıyor mu? Kokuşmuş sistem değişmiş değil, adil bir düzen kurulmuş değil, değişen tek şey aynı sistem üzerine oturan kişilerin öncekilerden farklı çevrelerden gelmiş olmalarıdır.
İktidara susamış çevrelerin yarın Suriye’de yapacakları da bizimkilerin yaptığından daha farklı olmayacaktır. Çünkü zihniyet aynı zihniyettir. Asıl sorun bu zihniyetin kendisidir. Bu anlayış değişmediği sürece adına Baas rejimi de dense İslam şeriati de dense farketmez. Ayrıntılarına girmeye gerek yok, ancak bugün Suriye’de dindar insanlara tanınan özgürlükler, serbestlikler Türkiye’dekinden daha fazladır. Muhalifler ve onlara her türlü desteği esirgemeyenlerin din kaygısı, özgürlük kaygısı yoktur, tek amaçları iktidara geçeceklerin kendilerine yakın çevrelerden olmalarıdır. Bunların din ve özgürlük kaygıları olsaydı önce kendi ülkelerinde bunu gerçekleştirirlerdi.
Bütün bu açıklamalardan sonra yeniden vurgulamak isteriz ki; Suriye ile savaşın ve Suriye iç savaşının kimseye hayrı olmaz. Bizim Yeni Osmanlıların hayal ettiğinin aksine Batılı müstekbirler açısından Suriye Türkiye’ye kaptırılmayacak kadar stratejik öneme sahip bir ülkedir. Suriye üzerinde nüfuz sahibi olmak istiyorsak bunun tek yolu bölgesel işbirliğidir, bölge ülke ve halklarıyla dayanışma içerisine girmektir. ABD ve vurucu/saldırgan gücü NATO’dan medet ummak zaman ve enerji kaybıdır, müstekbir güçlerin bölgedeki sultasını güçlendirmektir, düşmanın değirmenine su taşımaktır. NATO bu savaşa müdahale etse bile Türkiye veya Suriye için değil uluslararası siyonizme hizmet için eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder