Saruhan Oluç
Referandum sonuçlandı. Tahminlerin ötesinde bir sonuç çıktı. Bu sonuçları derinlemesine değerlendirmek gerekiyor. İlk bakışta sonuçları birkaç kalemde toplayabiliriz:
YENİ ANAYASAYA ‘EVET’
Halkın önemli bir çoğunluğu Türkiye’de yaşanan değişim taleplerine onay verdi. Daha da önemlisi sivil, demokratik ve özgürlükçü yeni bir Anayasa için hazır olunduğuna dair toplumsal bir işaret ortaya çıktı. Yani Türkiye toplumu değişim sürecini, demokratikleşmeyi ve sivilleşmeyi getirecek reform politikalarını teyid etti.
Geniş kitleler, ciddi bir olgunlaşma ile demokratikleşme talebinin ve yeni bir Anayasa’nın önünü açtı.
Artık sadece Anayasal değil, yasal değişikliklerde de köklü bir demokratikleşme ihtiyacı gündemdedir. Şimdi hem iktidar hem de muhalefet, demokratikleşme doğrultusundaki çıtayı yükseltmek zorundadır. Çünkü AKP,
ordu engelinden kurtuldu, artık bahanesi kalmadı; CHP ise ‘evet’ diyenler tarafından orduseverlikten uzaklaştırıldı, sivil politika yönünde ince ayara tabi tutuldu.
Evet, vesayet rejimine bir darbe vuruldu, ama Anayasa’nın militarist ve otoriter ruhu henüz tam olarak değişmedi. Siyasette artık sivil-asker bürokrasinin ağırlığının mümkün olamayacağı görüldü. Artık asker-sivil bürokrasiye yakın olan çevreler de bu gücü arkasına almakla politika yapılamayacağını anladı.
CHP - MHP KOALİSYONU FİYASKOSU
AKP’nin ciddi bir sosyolojik tabana oturduğu bir kez daha görüldü. Bunu 2002 yılından beri görmek istemeyen ve yanlış bir muhalefet stratejisi ve söylemi ile politika yapan sosyal demokratlar ve onların peşinden sürüklenen ulusalcı etkiler altındaki kimi sol anlayışlar bir kez daha aynı gerçekle yüzyüze geldi.
Önümüzdeki dönemde bir toplum mühendisliği yaparak CHP-MHP Koalisyonu inşa etmek isteyen zihniyet ve bunun mimarları büyük bir politik fiyasko ile karşı karşıya kaldılar. AKP’yi durdurmak ve geriletmek için CHP-MHP Koalisyonu fikrinden medet uman, MHP’yi ehven-i şer olarak açıkça ilan etme cesareti gösteremese de içten içe kabullenen zihniyet yenilgiye uğradı.
Kıyılarda ulusalcılık-milliyetçilik ittifakı tuttu, ancak bununla da sınırlı kaldı. Bu partilerin son seçimlerdeki seçmenleri dışında bir genişleme sağlayamadıkları görüldü. CHP muhalefeti büyük bir sıçrama sağlamadı. Kılıçdaroğlu rüzgarının esas olarak Doğan Medya Grubu’nun üflemesiyle oluştuğu ve yelkenleri şişirmediği anlaşıldı.
DERS VERME HAMASETİ VE BÖLÜNME EFSANESİ
“AKP’ye güven oylaması, AKP’ye ders verme” gibi hedefler boşa çıktı. Daha da önemlisi, bu politik yanlışların peşine takılmış olanlar ve özellikle kendini solda tarif edenler, bu yanlış politik hedeflerle Tayyip Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı seçimi için tiyatrodaki deyimiyle tam kostümlü bir prova yaptırdılar. 2011’deki genel seçimler için ise AKP’ye üçüncü kez iktidar olmanın zeminini oluşturdular. Yani ders vermek isterken, AKP’yi bir kez daha tek başına iktidara taşımanın yolunu düzlediler.
Öte yandan ‘evet’ çıkarsa ülke bölünür umacısı tutmadı. Özellikle CHP, kendi tabanının da arzulayacağı ya da arzulaması gereken Anayasa değişikliklerine ‘hayır’ dedirtti. Israrla kendi tabanının kimyasını iyice bozan bir söylemi sürdürdü.
13 Eylül ile ilgili korku üzerine oturan CHP-MHP senaryoları rağbet görmedi. Bu anlamı ile referandumda kaybeden ulusalcı-milliyetçi anlayış oldu. Sahillerde, Ege ve Akdeniz’de CHP konumunu koruyup ufak ölçüde güçlense de, Orta Anadolu’da MHP oy kaybetti, AKP kazandı.
Özellikle MHP’nin kampanyası ‘demokratik açılımı’ ve Kürt sorununda atılacak bütün adımları hedefliyordu. Bu hedef tutmadı, milliyetçilik hamaseti seçmende felaket tellallarının umut ettiği karşılığı bulmadı. Felaket tellallığı boşa gitti. MHP’den gelen ‘Türk milliyetçiliği’ kırılma yaşadı.
Bu durum ise Kürt sorununda yeni ve olumlu adımlar atılabilmesinin imkanlarını arttıran bir zemin yarattı.
BDP’NİN RÜŞT İSPATI
‘Boykot’ kararı Doğu ve Güneydoğu’da büyük ölçüde tuttu. BDP politikası son derece başarılı oldu.
BDP usulen değil, gerçek politik muhatap olduğunu 2009 yerel seçimlerinden sonra bir kez daha kanıtladı. Rüştünü bir kez daha ispat etti. Doğu ve Güneydoğu’da, Kürt illerinde BDP’yi hesaba katmayan bir çözüm arayışının gerçekçi olmadığını dosta düşmana bir kez daha gösterdi.
Ne iktidar ve muhalefetin ne de Türkiye toplumunun kesinlikle görmezden gelemeyeceği bir durum ortaya çıktı. Özellikle Hakkari’deki olağanüstü net tutum, ruhsal kopuşun eşiğinde olunduğunu gösterdi. Eylemsizlik ve çatışmasızlık kararı almış olan insanları öldürmenin büyük bir tepki yarattığı anlatılmış oldu.
Bu sonuç Kürt sorununda adım atılabilmesinin ve BDP ile diyalogu geliştirmenin zeminini de güçlendirdi.
SOLUN DURUMU
Peki sol ne yapmış oldu? Yaşanan fiyaskoda solun payı ne oldu? Solda yaşanan farklı tutum alışlar, gelecek açısından da bir eğilimi ortaya çıkardı mı?
Bu soruları önümüzdeki günlerde derinlemesine tartışmak gerekiyor şüphesiz.
Ama vicdanlarıyla ve akıllarıyla hareket ederek, her türlü mahalle baskısına rağmen ‘evet’ tutumunu alanlar yeni bir yol açmanın, özgürlükçü ve demokrat bir sol anlayışı güçlendirmenin adımlarını pekiştirdiler.(KAYNAK TURNUSOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder